Taşların Gizli Dili: Optik Spektroskopi ile Gemolojide Işık Kullanımı
Taşların Gizli Dili: Optik Spektroskopi ile Gemolojide Işık Kullanımı

Bir taşın optik spektrumu, özellikle benzer görünen iki taşı birbirinden ayırmada son derece faydalı olabilir. Bu nedenle optik özellikler, taşlar hakkında yazılan makalelerde sıklıkla yer alır. Taşların optik özelliklerini belirlemek için kullanılan birincil araç, spektroskoptur. Spektroskopun nasıl çalıştığını anlamak için öncelikle ışığın temel prensibini incelemeliyiz. Beyaz ışık olarak tanımladığımız ışık, aslında belirli oranlarda birleştirilmiş, görünür aralıktaki tüm dalga boylarının bir karışımından oluşur. Bu tür ışık renksiz bir malzemeden geçtiğinde, ışığın hiçbiri emilmez ve bu da beyaz ışığın değişmeden çıkmasına neden olur. Ancak, ışık beyaz ışığın çeşitli kısımlarını emmek üzere tasarlanmış bir malzemeden geçtiğinde, sadece bazı dalga boylarının çıkmasına ve gözlerimize ulaşmasına izin verilir. Çıkan kısım, belirli dalga boylarının çıkarıldığı beyaz ışık içerir, bu nedenle sadece belirli renkleri görürüz. Örneğin, malzeme kırmızı, turuncu ve sarı dalga boylarının çoğunu emiyorsa, sadece mavi ve yeşil kalır, bu da yayılan ışığın mavi-yeşil renkte göründüğü anlamına gelir. Bu durum taşların neden belirli renklerde göründüğünü açıklar. Örneğin, kırmızı görünür çünkü içinden geçen mor ve yeşil ışığın neredeyse tamamını emer.

Optik spektroskop, beyaz ışığı bir prizma veya difraksiyon ızgarası kullanarak bileşen renklerin bir spektrumuna ayıran bir cihazdır. Spektrum, bir prizma durumunda sonsuz sayıda veya bir difraksiyon ızgarası durumunda sonlu sayıda, her biri farklı bir dalga boyunu temsil eden, çok dar bir yarık görüntüsünün bir araya gelmesinden oluşur. Işık kaynağı ile yarık arasına yerleştirilen bir taş belirli dalga boylarını emecektir. Bu dalga boylarının yarık görüntüleri, gözlemlenen spektrumda eksiktir ve bu nedenle koyu çizgiler olarak görünür. Çizgilerin genişliği, genellikle ayarlanabilir olan yarığın çapına bağlıdır. Çoğu zaman spektrumun tüm bölümleri emilir ve sonuç, bir çizgi yerine koyu bir bant olur. Spektroskopide kullanılan bazı ışık kaynakları tüm görünür dalga boylarını üretirken, diğerleri tüm görünür dalga boylarını üretmeyebilir. Örneğin, bir spektroskop güneşe doğrultulduğunda, gözlemlenen spektrumda, yarığın önünde emici bir malzeme olmasa bile, koyu çizgiler bulunur. Bunlar, güneş atmosferinin gazlı dış katmanlarındaki elementler tarafından emilimleri temsil ettiğini gösteren Joseph von Fraunhofer (1787-1826) tarafından adlandırılan Fraunhofer çizgileri olarak bilinir.

Belirli taşların oldukça farklı spektrumları vardır. Genel olarak, optik bir spektrum, son analizde ışık emiliminden sorumlu olan kristal yapıdaki belirli atomların aracılığıyla oluşturulur. Örneğin, zümrüt krom içerir, bu nedenle zümrütün spektrumu, kromu temsil eden çok belirgin emilim çizgileri içerir. Bu emilim bantları, spektrumun uzak kırmızı kısmında bulunur. Genellikle bir taşı yalnızca spektral verilere dayanarak tanımlamak mümkün olmasa da, bu bilgi seçeneklerinizi belirgin optik özelliklere sahip birkaç taşa indirgediğinizde faydalıdır. Örneğin, bir yakutu basitçe bir spektroskopla inceleyerek bir yakut ile bir kırmızı spinelden ayırt edemezsiniz. Ancak bazı taşların, tanımlama amacıyla kullanılabilecek son derece benzersiz spektral bilgileri vardır. Bu taşlar arasında , , olivin, sinhalit ve idokraz bulunur. Çeşitli organizasyonların kurucu ortağı ve başkanı olan Dr. Arem, maden bilimi ve taşbilimi alanında yaşam boyu süren bir kariyere sahiptir. Smithsonian bilim insanı ve küratör, birçok bilinen şirket ve kuruluşa danışman ve üretken bir yazar ve konuşmacı olmuştur. Ana faaliyetleri taş kesici ve satıcısı olsa da, her zaman odağı eğitim olmuştur.

Bu blogdaki tüm resimler JWL Yapay Zeka ile Fotograf Yapma Yazılımı ile oluşturulmuştur.